Rise of the Tomb Raider İnceleme

İtiraf ediyorum! Ben 2013 senesinde çıkan, reboot olarak anılan Tomb Raider'ı oynamamıştım ve bu oyunla karşılaşana kadar neyi kaçırdığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ta ki Lara sudan çıktığında saçını düzeltene kadar... 
Rise of the Tomb Raider çok ilginç bir oyun. Birden fazla yüzü olan oyunları görmeye alışığız, ancak oynarken her bir parçasının insana alışılmış ve rahat geldiği, bir o kadar da gösterişli bir şekilde sunulduğu oyunlarla pek karşılaşmıyoruz, kabul edin. Hollywood hasılatında bir görsellikte aynı anda shooter, bulmaca, platform, gizlilik ve "sincap avcılığı" olan bir oyun görmüş müydünüz? Her bir köşede farklı bir durumla karşılaşıyor ve tüm bu saydıklarımın tek çatı altında sağlam bir şekilde durmasından etkileniyorsunuz. Hem de her saniye. Son yıllarda birçok oyun tek bir seferde her şey olmaya çalışıyor ve pek azı bunu başarabiliyor. Rise of the Tomb Raider da buna çok çok yakın.
Önce biraz Lara'dan bahsetmek istiyorum. Lara olmak o kadar rahatlatıcı ki, karakterin her bir animasyonunda kendinizi onun yanında gibi hissediyorsunuz. Her sıçrayışta, düşüşte veya sallanışta aklınızdan "aynen, yaparsın" geçiyor ve yaptığı hareket sonrasında yüzündeki şaşkınlık sizi daha da emin hale getiriyor. Bir önceki oyunda da takdir edilesi performans gösteren Camilla Luddington bu sefer de bir oyundan ziyade dediğim gibi Hollywood'luk bir performans göstermiş. Bunların hepsi birleşince kendinizi oyun gibi oynanan, ama kaliteli aksiyon filmi gibi duran bir macerada buluyorsunuz. Bir benzin birikintisini ateşliyorsunuz ve tüm oda patlıyor, paramparça olmuş katlarda koşuşturuyor ve yıkıntılar arasından sıvışarak canınızı dişinize takıyorsunuz. Adrenalinin tavan yaptığı noktalarda görsellerle de birlikte nefesiniz kesiliyor. Tüm bu koşuşturmacada can alan nokta ne biliyor musunuz? Her şey sizin kontrolünüzde. Oyunu oynuyorsunuz. AAA kalitede ürün dediğimiz şey işte böyle olmalı.
Oyuncular için ufak, benim için büyük bir adıma geçiyorum. Lara yaşıyor! Evet! Kontrolden bahsettiğimiz kadar kontrolün size olmadığı noktalarda da oyundan etkilenmemek elde değil. Lara bir yerden düşerken verdiği tepkiler, karşısına çıkan manzaralar karşısındaki yüz ifadesi ve tabii ki sudan çıktığında saçını düzeltmesi oyuncuyu inanılmaz bir şekilde oyunun içine çekiyor. Dehlizlerde sürünürken kaçmanın tek yolu olan kirişleri patlatmayla suyun dibine vuruyorsunuz diyelim, çıkacak bir yer bulduktan sonra Lara ne yapıyor biliyor musunuz? Üstünü başını silip tek eliyle at kuyruğunu düzeltiyor! Yahu kızım az daha ölüyorduk, şimdi saçın sırası mı? -diyemiyorsunuz tabii. Hayranlıkla izliyorsunuz öyle... Çok önemli ayrıntılar, dikkat edin.
Ölümsüzlük Uğruna
Senaryo olarak Lara'yı eski bir tarihi eşyanın peşinde buluyoruz. Efsanevi bir kehanetin köklerine dayanan bu eşya bir şekilde Trinity isimli gizemli bir organizasyonun da ilgi odağı. Maceramız boyunca karşımıza çıkan etkileyici sürprizler ve genellikle seslendirmelerle hatırlayacağınız performanslarla Rise of the Tomb Raider'ın hikayesi çok merak uyandırıcı olmasa da aksiyonla baharatlandırılmış bir tatlı gibi. Tatlı beni mutlu ediyorsa bu benzetmeyi yapmam da hiçbir sakınca yok, öyle değil mi?
Daha oyunun başına oturmadan beyin yakacak muhteşem bir senaryo beklemediğimden oyun boyunca da hiçbir of pof anı yaşamadım. Bana kalırsa Rise of the Tomb Raider'ın en büyük kozu güzelliği; hayır, Lara'dan bahsetmiyorum. Ofisteki Xbox One'ın hard diski oyun boyunca aldığım ekran görüntüleriyle dolmuş olabilir. An be an tanıklık ettiğim manzaraların resmini çekmek zorunda hissettim, Lara da bu manzaralar karşısında kendi yorumlarıyla beni destekledi. İpeksi beyazlıkta karlar içinde veya antik yıkıntılar arasında mezarlara süzülen ışık o kadar güzel kullanılmış ki sahnenin sıcaklığını ekran başından hissedebiliyorsunuz. Özellikle sinematikler içerisinde karakterlerin de ışığı taşıyışı gerçekten muhteşem olmuş. Zaten çevrede bulunan sarmaşık, kafa tasları, antik heykeller veya aklınıza gelebilecek herhangi bir yapının ışık hüzmeleriyle üç boyutlu olarak işlendiğini anlamanız işten bile olmuyor. Hiç olmadı mezarlarda dolaşırken Lara'nın fişeğinin çıkardığı ışıkla etrafınıza bir bakın, bu oyunu oynarken kendinizi gerçekten iyi hissediyorsunuz.
Şimdi size Rise of the Tomb Raider'ın en sevdiğim olayını anlatacağım; yazının başında belirttiğim gibi Tomb Raider'ı daha önce oynamamış biri olarak ben bu oyunun çizgisel yapısına bayıldım! Birçok oyuncunun aksine ben devasa açık dünyada bir başına kalmış bir kahramanı canlandırmaktan hoşlanmıyorum (Geralt hariç); toplanacak, yapılacak, keşfedilecek gizli yerleri bana ver ama oyun yine doğrusal bir yapıda ilerlesin. Nereye gideceğim belli olsun. Sanki oyunu bana yaptırıyormuş gibi inanılmaz açık bir dünya sunmanın hiçbir alemi yok. İşte Rise of the Tomb Raider bunu çok güzel başarmış. Nitekim hikaye zamanı geldiği zaman kendinizi hazır hissetmenizi sağlayacak ve tabii keşfedilecek birçok şey var. Zaten bu hissi bir oyundan aldığım zaman otomatik olarak bağlanıyorum.
Aksiyon dozajında ise beklemediğim bir seviye var! Kimi zaman düşmanların kendi aralarında konuşmalarına tanıklık ediyorsunuz, kimi eski ev hayatından bahsediyor, veya çevrede bulduğu antik paralardan konuşuyorlar. Tam o anda ortalığı ateşe verip hepsini canlı canlı yakıyor ve paraları kendiniz alıyorsunuz. Ne oluyor yahu?! Şirincene bir kızdı bu, bir anda bitch-moda geçiverdi?! Tabii bu kısım gizli takılmayı sevmeyip barzo-modu tercih edenler için geçerli. Gizlilik konusunda bana kalırsa oyunun MGS5'i aratmayan mekanikleri var. Elbette burada imkanlarınız çok daha kısıtlı, ancak gizlilik hissini veriyor mu? Kesinlikle.
Rise of the Tomb Raider gibi (e The Witcher 3'ten sonra) bana kalırsa kısa bir oyunun sizi kilitleyecek yanı büyük ihtimalle crafting sistemi olacak. Eğer benim gibi "ne varsa bakmalı, toplamalı, hiçbir taşı olduğu yerde bırakmamalıyım!" kafasında değilseniz belki daha da kısa bir macera sizleri bekliyor. Çünkü oyunu uzatacak şeylerin yüzde 80'ini crafting sistemi ve toplayacağınız şeyler oluşturuyor diyebilirim. Bunların yanında tabii ki keşfedilecek mezarlar, yan görevimsi sayılacak lokasyonlar bulunuyor. Özellikle doğrusal bir oyunda eğer hisleriniz size ana yoldan sapmanız gerektiğini söylüyorsa oraya gidin! Her yerde gizli bir şeyler buluyorsunuz ve bu size garip bir haz veriyor. Ya da ben manyağım, bilmiyorum.
Bu konuda en büyük yardımcınız R3'e bastığınız anda karşınıza çıkacak içgüdü modu. Bunu olduğu gibi Witcher Senses'a benzetebilirsiniz, nitekim de öyle zaten. Gideceğiniz yerden, etraftaki toplanabilir şeylere kadar gösteren turuncu bir görüş alanına giriyorsunuz. Oyunun sunduğu seçenekler arasında çok da tuhaftır, bu modu kapayabilme hakkınız var. Eğer ciddi anlamda "hayatta kalacağım ben yea" diyorsanız bu modu kullanabilirsiniz. Ancak bu şekilde oyunu %100 bitirmeyi unutun derim, etrafta ciddi anlamda toplanacak çok şey var. Aslında Rise of the Tomb Raider'ın zorluğu da bu noktada devreye giriyor denebilir.
Farklı zorluk seçenekleri arasından Survivor'ı seçtiğiniz an "ben neden o çırayı almadım Allah cezamı versin" dünyasına giriş yapıyorsunuz. HUD desteği olmayan, crafting'in asıl şimdi önemli olduğu zorluk seviyesi gerçek anlamda hayatta kalmak isteyen oyuncular için tasarlanmış. Yaptığınız her bir okun inanılmaz önemli olduğu, kamp kurmanın tamamen size kaldığı ve her bir adımda yalnızlığın dibine vuracağınız bu zorluk seviyesi beni üzdü, casual takılmak istiyorsanız buradan başlamanızı önermem. Ben yapamadım yani.
Kızımız Büyümüş Mü?
Gelelim Tomb Raider vs Rise of the Tomb Raider'a. Elbette ekip içerisinde Tomb Raider'ı bitirmiş, fazlasıyla seven arkadaşlarım var. Aynı deneyimi onlarla paylaştığımda çoğunluk tarafına "eee, önceki oyunda da öyleydi?" cevabını aldım. Üzdü. Sonrasında dayanamayıp Definitive Edition'a başladığımda anladım ki sahiden öyleymiş...
Yine de Rise of the Tomb Raider için elde olanı çok az değiştiren, başarılı bir formülle geliştirilmiş ve yeni nesil teknolojinin nimetlerinden çok güzel bir şekilde yararlanmış bir devam oyunu diyebilirim. Aynı zamanda zekice tasarlanmış, güzellikle yaratılmış, on parmağında on marifet ve pek de klas bir oyun bu. Hepsinin aksine şaşırtıcı derecede uysal havasıyla oyun oynamanın size iyi geleceği dakikalara davet ediyor. Sadece etrafta parlayan şeylere dikkat edin.
Rise of the Tomb Raider şimdilik sadece Xbox One platformu üzerinde bulunuyor. Yeni yılın ilk çeyreğinde PC platformuna, yazın ise PS4'e de taşınacak. Kendisini mutlaka ziyaret edin. Eğer Xbox One sahibi iseniz oyunu G2A üzerinden indirimli olarak satın alabilirsiniz.
Google Plus'da Paylaş

About Unknown

    Blogger Comment
    Facebook Comment

0 yorum:

Yorum Gönder