Şimdilerde hepimiz ‘Battlefield geliyor, Call of Duty yeni oyununu açıklamış, aman tanrım Assasins’s Creed’de uçuyoruz’ gibi duyurularla heyecanlanıyoruz. Bütün hayatımız kaliteli oyunlar, milyon dolarlar harcanmış grafikler, hızlı aksiyon sahneleri ile bezenmiş durumda. Hayır, tabii ki bunlar kötü şeyler değiller, aksine hayatımızda olmazlarsa eksiklik bile çekeriz, en başında ben çekerim bir kere. (Metal Gear Solid’siz bir hayat düşünemiyorum!) Ama bazen bu AAA oyunlar sadece ‘sözde’ kalıp aslında geçen seneki sürümün ‘geliştirilmişi’ oluyorlar. İşte bu kalabalık arasında gerçekten sanat diyebileceğimiz oyunlar çıkıyor. Ori and the Blind Forest, böyle bir keşmekeşin içinde ışığını bize ulaştıranlardan.
Sevgidir Bizi İnsan Yapan
Bir platform oyunu Ori and The Blind Forest. İngilizce seslendirmenin olmadığı, kendine ait bir dili olan steril bir sanat-platformu demek daha doğru aslında. Fantastik bir dünyada, fantastik karakterleri olan bir ormandayız. Ormanın kalbinde tüm ormanı aydınlatan, ışık saçan yüce bir ağacın parçası Ori. Minik, hafif maymun hafif fare karşımı, tatlı mı tatlı bir ışık parçası. Daha oyunun başında Snorlex’e çok benzeyen Naru’yla tanışmamızla başlıyor hikaye. Sonra hiç beklemediğimiz, hüzünlü bir girişin ardından Ori ve ışığını kaybetmiş kör ormanımız baş başa kalıyor. Alıyoruz Ori’yi kontrolümüze, başlıyoruz dağı taşı dolaşmaya.
Ori’nin kontrolü çok akıcı, yaptığımız her harekete anında tepki veriyor. Yıllardır platform oyunlarında hep bir şeyler eksik veya fazla gelirdi bana ama Ori de ‘hah istediğim bu işte’ dedim. Bundaki en büyük neden Mario’dan sonra gerçekten zorlanmadan kontrol edebildiğim ama ustalaşması zaman alan karakter kontrolü sanırım. Unutmadan söyleyeyim, tüm oyunu bir oyun koluyla oynadım ve size de bunu tavsiye ederim.
Kontrolden devam edelim, Ori çok şey yapıyor, zıplıyor, çift zıplıyor hatta geliştirme alırsanız üç defa zıplıyor. Yukarı uçmak mı dersiniz, yere hızlıca düşmek mi, ya da duvarlara tırmanmak mı hepsi var oyunda. Diğer platformlardan ayrıldığı bir kontrol mekanizması daha var Ori’nin; düşmanlarını kullanmak. Ori ışık kaynaklarını ve düşmanları kullanarak ani fırlamalar yapabiliyor ve o anlarda oyun yavaş çekime giriyor. Sanırım oyunun kontrol mekanizmasında beni en çok etkileyen özelliği buydu. Biliyorsunuz ki bir platform oyununda en önemli şey kontrol ve bölüm tasarımıdır. İlkinden geçer not aldı Ori.
Bir İnsanı Sevmekle Başlayacak Her Şey
Hazır lafı açılmışken bölüm tasarımlarına da değinelim. Bütün dünyayı dolaşıyoruz desek yeridir! Tüm oyun tek kocaman büyük bir harita ve yükleme ekranı olmaksızın dolaşabiliyoruz. Hem mekanik olarak hem tasarım olarak haritalar gerçekten şahane. Volkanın içinden de kaçıyorsunuz, bir şelalenin ayaklarında da dolaşıyorsunuz. Göklerde de uçuyorsunuz, su altlarına da iniyorsunuz. Dediğim gibi hem sanat olarak hem de oynanış mekaniği olarak tatmin ediyor Ori.
Bu mekanlar böyle yazınca güzel hoş da “Hakikaten güzel mi, bunun grafikleri nasıl Andaç?” diye sorabilirsiniz. Benden alacağınız cevap ise “Güzel de ne kelime mükemmel!” olacaktır emin olun. Oyunu yaparken Unity oyun motorunu kullanmışlar, açık konuşuyorum bizzat ben de kullanıyorum Unity motorunu ve bu adamların 2 boyutta yaptığı işlere oynadıkça hayran kaldım. Sadece çizimler değil animasyonlarda çok güzel. Zaten 60 FPS’de yağ gibi akarken oyun, animasyonlar daha da bir güzel oluyor. İnternette birkaç yerde oyunun kare düşüşleri yaşattığını söylemişler ama bana denk gelmedi. Yine de aklınızda bulunsun eğer Unity tabanlı oyunları laptop’ta oynuyorsanız Windows’un güç seçenekleri ayarından Yüksek Performansı seçin tahmin edemeyeceğiniz bir kare artışı göreceksiniz. Bu da benden kıyak olsun size :)
Hayatın Ritmini Müzikle Yakalamalı İnsan
Şu ana kadar okuduğunuz kadarı ile oyuna vurulmuş durumdayım. Ama bu oyunu bu kadar çok sevmemin nedeni, inanın yukarıda saydıklarım değildi. Bu oyunu bu kadar sevmemin nedeni, oyunun açılışından credits ekranına kadar çalan müziklerdi. İngiltere’de bir orkestra ile kayıt yapmışlar ve inanın bana 3 haftadır aralıksız dinliyorum. Tüylerinizi diken diken etmeyi de, kalbinizi huzurla doldurmayı da çok iyi başarıyor. Özellikle su ile dolan bir ağacın içinden kaçarken çalan bir müzik vardı ki burada hatırladığımda bile içim bir hoş oldu. Adamlar uğraşmış yapmış, laf ettirmem.
İnsanoğlu Tamahkardır
Gelelim Ori’nin kusurlarına. Ben bu kadar oyunu sevmişken ve memnun kalmışken bile maalesef deneyimlediğim kötü şeyleri iletmek zorundayım. İlk olarak oyunun ritmi beni üzen bir olaydı. Karakterimizin özelliklerini zaman içinde kazanıyoruz. Evet, oyunlarda bu beklenen bir davranıştır ama tüm esprisi mekanik ve atlama zıplama olan bir oyunda oyunun yarısına gelip de hala serbestçe hareket edememek beni rahatsız etti. Üstelik oyuna 4 saat gibi bir zaman vermezseniz, daha başlarda “bu ne ya, çok banel” deyip oyunun başından ayrılma ihtimaliniz var.
Dediğim gibi oyun tek, bütün, büyük bir harita. Harita, başta gidemediğiniz ama zamanla kazanacağınız güçler ile gidebileceğiniz gizli alanlarla dolu. Buna rağmen ben oyunu bir kere bitirdiğimde yüzde 98’ini bulmuştum. Üstelik oyun saatimde dokuza varmamıştı. Sıkı durun asıl sıkıntılı kısım geliyor, oyun bittikten sonra geri dönüp haritada bulamadığınız yerlere bakamıyorsunuz. İlla ki baştan oyunu oynamanız gerekiyor. Ama benim gibi ilk seferde zaten yüksek bir yüzde tutturduysanız hiç içinizden gelmiyor oyuna tekrardan başlamak. Yani iyi bir oyuncuysanız oyunun tekrardan oynanabilirliği çok az.
Son olarak ne kadar eksi demek doğru bilmiyorum ama oyunu klavyeyle oynamak biraz sıkıntılı. Oyunun Microsoft Exclusive olduğunu ve PC, Xbox One ve Xbox 360 için çıktığını düşünürsek gamepad'e yatırım yapmaları mantıklı olmuş. Bu arada Xbox 360 versiyonu daha çıkmadı, yakında haber verecekler ne zaman çıkacağını.
Ori’de Işık Var
Bütün yazı boyunca dediğim gibi oyundan çok memnun kaldım. Sadece yazıyı okuyacak olsanız büyük ihtimal 9 veya üzeri bir puan vereceğimi zannedebilirsiniz. Ama puanlama dediğimiz şey çok hassas bir konu. Bilinmesi ve kavranması gereken en önemli şeyin tüm puanlama sistemlerinin özünde kişisel olduğudur. Yani ben burada oyuna on puan verdim diye gidip oynadığınızda on puanlık deneyim yaşayacağınız anlamına gelmez. Dediğim gibi kişisel bir deneyimdir.
Ori aslında 9.0 puanı çok rahat hak eden bir yapım lakin saydığım eksiler dışında bence bir oyuna 9 ve üzeri vermek için kendi klasmanında rakipsiz ve yenilikçi olması gerekir diye düşünüyorum. Ori belki kendini fırlatma mekaniği ile yenilikçi bir şeyler denemiş olabilir ama 90’lı yıllarda hayatımıza giren tonlarca platform oyununun üzerine çıkamıyor maalesef. Bu nedenle ki benden 9 üzeri puan alamadı.
Peki bu oyun alınır ve oynanır mı? Benim puan sistemimde 7.0 ve üzeri olan her oyun oynanmayı hak ediyordur demektir bence. Üstelik Ori and the Blind Forest uygun fiyatıyla gel beni al, doya doya oyna diyor. Size de Steam’den almak düşüyor.
0 yorum:
Yorum Gönder